Hiç ummadığımız
anda ummadığımız olaylarla karşılaşmak...
Hiç olmaz hatta
yakınınızdan bile geçmez diye düşüneceğiniz şeyler, hatta ‘Bunun hayatımda
olması imkansız.’ diyeceğiniz şeyler bile bir anda burnumuzun dibinde
bitebiliyor.
Bu yüzden durumumuz ve hayatımız hep aynı
şekilde yön verecekmiş gibi düşünüp yaşamamak lazım. Çünkü her an bizi nereye
sürükleyeceğini bilemiyoruz.
Bu demek değil ki hayattan tamamen kopup, felaket ne zaman
gelecek diye beklemek. Hayatımızın olağandan daha güzel yaşamalı ama her zaman
hayatın da polyana gibi olmayacağının idrakine vararak hareket etmeliyiz.
Sorunda zaten bu değil mi? Hep mükemmel giderken, birden
ters düz olunca, ne yapacağını bilmez hale gelmekten kaynaklanmıyor mu tam
olarak hayatı idrak edememek? Sarhoş gibi olup, nefes alamıyormuş gibi olmuyor
muyuz? Sanki sadece bu olanlar bizim üzerimizdeymiş gibi hissediyoruz.
Suçlamaya başlıyoruz. Mutlaka bir günah keçici bulmaya başlıyoruz. Buluyoruz
da... Fakat yine de istediğimiz gibi bir ferahlama yaşayamıyoruz.
Onun yerine hayatta her an her şey olabilir olarak
yaşamayı denesek, bu kadar sıkıntı yaşamadan çabucak üzerimizden atabileceğiz.
Her koşulda ve her şeye hazırlıklı olmalıyız. Hazırlıklı
olmalıyız ki ilk karşılaştığımız esnada rüzgar gibi bir o yana bir bu yana
sallanmayalım.
Hayatın her an dönebileceğini bilmek. Hiç gelmeyecekmiş gibi endişe etsekte,
aslında farkında olmadan da içimizde umut kırıntılarının var olduğunu
hissederiz. Her zaman bu şekilde gitmeyecek ya. Ne demişler:’ Gün gelir, devran
döner.’ Hayat kötüyken de mucizevi bir şekilde mükemmel bir iyiliğe de
dönebilir. Bu yüzden endişe ve umut arasında yaşamalıyız. O ince çizgiyi
tuttursak hayatta hiç bir olay bizi yenemez de yıkamaz da...
O zaman ne demeye hala böyle yaşayalım ki? Daha olgunca,
daha yeniliklerle dolu, daha sağlam bir şekilde yere basmak varken...
Anı yaşamalıyız. Geliyorsa da iyilikler ya da kötülükler
anı yaşarken gelsin. Her türlü koşulu en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Bir
daha o dakikalar geri gelmeyecek. Daha sonra pişman olmamak için her türlü anın
değerini bilmeli.
Bolca gülümsemeli, eğer zamanıysa dolu dolu ağlamalı,
mutluluksa mutluluk göz yaşları akıtmalı, korkuyorsak iliğimize kadar
hissetmeli. Ama her ne duyguyu yaşıyorsak o anda yaşamalı. Ertelediğimiz takdir
de hayattan da lezzet almıyoruz, olaylar da hep çıkmaza giriyor. Girdaba
kapılmayıp dimdik durabilmek için. Şunu asla unutmamalı, hiç bir şey ilk başta
kendinizden ve daha sonra sevdiklerinizden önemli değil.
Yorumlar
Yorum Gönder